II
2) Camus'un Hayatı Düşüncesi ve Eserleri
A) Hayatı
Albert Camus 7 Kasım 1913' de bir ziraat işçisinin oğlu olarak Cezayir' de dünyaya gelmiştir. Camus henüz bir yaşında iken babasını kaybetmiştir. Albert Camus, baba tarafından İspanyol bir ailenin dünyaya getirmiş olduğu bir çocuktur.
Babasının ölümünden sonra Camus Cezayir' de yakınları ile birlikte sefil bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Onun hayatında ilkokul öğretmeni olan Louis Germain'nin çok önemli bir yeri vardır. 29 yaşındayken ölen
6
babasının mezarını Camus kendisi 40 yaşındayken bulmuştur. 1933 yılında ilk evliliği yapmış ertesi yıl ayrılmıştır. 1934' de Komünist partiye katılmış. Müslümanlar arasında propaganda ile ilgilenmiş sonra ayrılmıştır. 1935'de İş Tiyatrosunu kurmuştur. 1943' de "Combat" Gazetesine Yazı İşleri Müdürü olur.1949 yılının yaz aylarını Güney Amerika' da geçirir.1954'de başlayan Cezayir savaşı Camus'u derinden etkiler. Albert Camus 4 Ocak 1960 tarihinde bir trafik kazasıyla hayata 47 yaşında veda eder.
B) Düşüncesi
Albert Camus varoluşçu olduğunu kabul etmemesine rağmen eserlerindeki "varoluşla" alakalı değinileri onun aslında bir varoluşçu olduğunu göstermektedir. Albert Camus 20.yy.hem düşünce hem de edebiyat alanında önemli bir yere sahiptir. Camus bilindiği gibi zaten bir felsefecidir. Bu felsefesine eserlerinde güçlü bir edebiyatla birleştirmesi onun hakkında edebiyatçı mı yoksa filozof mu tartışmasını " hem bir edebiyatça hem de bir filozoftur"şeklinde tanımlanarak giderilir. Ayrıca Camus'nun düşüncelerinin oluşumunda içinde yaşadığı dönemin büyük bir etkisi vardır. Onu yaşadığı dönemde ayrı düşünemeyiz.
Onun felsefesinin temelini üstad Cemi! MERİç şöyle yorumlar "Hayat abestir. Niçin katlanıyoruz? Alışkanlıktan. Canına kıymak demek bu alışkanlığın ne kadar abes olduğunu, yaşamak için hiçbir ciddi sebep bulunmadığını her Allah'ın günü didinmenin çılgınlığını ve ızdırabının faydasızlığını anladım demektir".(Meriç, 1981,s.48) Kısaca ona göre canına kıymak hayatın yaşamaya değmediğini kabul etmektir. Ama can tatlı hayatın anlamı olmasa da yaşamalı. Bütün bunlar ferdin yalnızlığından
6
babasının mezarını Camus kendisi 40 yaşındayken bulmuştur. 1933 yılında ilk evliliği yapmış ertesi yıl ayrılmıştır. 1934' de Komünist partiye katılmış. Müslümanlar arasında propaganda ile ilgilenmiş sonra ayrılmıştır. 193 5~ de İş Tiyatrosunu kurmuştur. 1943' de "Combat" Gazetesine Yazı İşleri Müdürü olur.1949 yılının yaz aylarını Güney Amerika'da geçirir.1954~de başlayan Cezayir savaşı Ca.mus'u derinden etkiler. Albert Camus 4 Ocak 1960 tarihinde bir trafik kazasıyla hayata 47 yaşında veda eder.
B) Düşüncesi
Albert Camus varoluşçu olduğunu kabul etmemesine rağmen eserlerindeki "varoluşla" alakalı değinileri onun aslında bir varoluşçu olduğunu göstermektedir. Albert Camus 20.yy.hem düşünce hem de edebiyat alanında önemli bir yere sahiptir. Camus bilindiği gibi zaten bir felsefecidir. Bu felsefesine eserlerinde güçlü bir edebiyatla birleştirmesi onun hakkında edebiyatçı mı yoksa filozof mu tartışmasını " hem bir edebiyatça hem de bir filozoftur"şeklinde tanımlanarak giderilir. Ayrıca Camus'nun düşüncelerinin oluşumunda içinde yaşadığı dönemin büyük bir etkisi vardır. Onu yaşadığı dönemde ayrı düşünemeyiz.
Onun felsefesinin temelini üstad Cemil MERİç şöyle yorumlar "Hayat abestir. Niçin katlanıyoruz? Alışkanlıktan. Canına kıymak demek bu alışkanlığın ne kadar abes olduğunu, yaşamak için hiçbir ciddi sebep bulunmadığını her Allah'ın günü didinmenin çılgınlığını ve ızdırabının faydasızlığını anladım demektir". (Meriç, 1981,s.48) Kısaca ona göre canına kıymak hayatın yaşamaya değmediğini kabul etmektir. Ama can tatlı hayatın anlamı olmasa da yaşamalı. Bütün bunlar ferdin yalnızlığından
7
doğar. Zaten egzistansiyalizmin temelinde hayata karşı derin bıkkın1ık gerçek bir nevroz yatar. Egzistansiyalist filozof zaten hayattan nefret eder insanlardan tiksinir. Camus'ya göre dünya abes buna karşı üç şey yapılabilir. Ya intihar ya ümit (iman söz konusudur) ya da isyandır. Ama ona göre "bizde korunması gereken ezeli bir değer yoksa mçın başkaldıracağız". İnsan aslında isyan ediyor küfrediyorsa yeni bir Tanrı bulmak ümidiyledir.
Sezai Karakoç' a göre bunlar (Camus ve Sartre) "bir bakıma Avrapa insanının dramını sembolize ediyor. Bu bakımıyla Camus ve Sartre 20.yy.insanın yaşadığı problemleri yaşayan bir prototip olması hasebiyle çok önemlidir. Yine Karakoç' a göre "Russel ve Sartre"ın içine düştükleri buhran bir bakıma büyük filozoflar için acınılacak buhranlardır."(Karakoç, 1995 ,s.69-70)
Aslında Camus "Tersi ve Yüzü" adlı eserinde bütün vermek istediklerini vermiştir. Hatta bazen bundan daha geriye gittiğini söyler. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi "Tersi ve Yüzü" bu dünyanın iki yüzünün ifadesidir. Derin anlam-basitIik, mutluluk- mutsuzluk, gençlik¬ihtiyarlık gibi.
Camus dini hayatla alakalı olarak şunları söyler; " Doğrusunu söylemek gerekirse, ailede dinin hiçbir yeri yoktur. Hiç kimse ayıne gitmez,hiç kimse tanrı buyruklarını anlamaz, yine hiçbir kimse öbür dünyanın ödül ve cezalarına araştırmada bulunmazdı." (Camus,İlk Adam,1995,s.156)
8
C)- Albert CAMUS'nun Eserleri
"Düşüş" "Yabancı" "Sürgu-n ve Krallık" ''Caligula'' "Mutlu Ölüm"
" ",
"Doğrular" ,
"İlk
Adam", "Tersi
ve
Yüzü", "Veba"
"Denemeler" "Başkaldıran İnsan" "Yolculuk Günlüklerİ" "Yaz" "'Bir
" , "
Alman Dosta Mektuplar" , "'Sanatçı ve çağı"
9
|