52
İNSANıN VAROLUŞ SERÜVENİ VE BAŞKALDIRMA
Hiç şüphesiz ki sanayi inkıIabıyla başlayan modernist süreçte özellikle 20. yy batı insanı birtakım sorunlarla karşı karşıya gelmiştir. Aline olma yani kişinin topluma ve kendisine yabancılaşması ve anomi bunlardan ikisidir .Bunun yanında modem insanın artan faaliyetlerine rağmen ters orantılı bir şekikie yaptığı işlerin hep aynı olması,hep makine başında veya masa başında evde hapsolmuş olması, yapacak işlerinin önceden hep belli ve aynı şeyler olması insandaki varolan serüveni yaşama isteğini bir kenara bırakmasına sebep olmuş ve onu monotonluğa hapsetmek zorunda bırakmıştır. Bunların sonucu sayılabilecek, insanda '"'bunalım", "saçmalık", "intihar" gibi psikolojik haller vücuda gelmeye başlamıştır. Özellikle 20. yy batı insanı bunu sıkça yaşar olmuştur. Hatta sistemli diyebileceğimiz bir şekilde Jean PaUL SARTRE ve Albert CAMUS gıbi çağdaş düşünürlerin düşüncelerinin oluşmasında merkezi bir yere sahip olmuştur. İşte biz bugün 20. yy batı insanım anlamak istiyorsak,bü1ün Avrupa nezdinde Sar1re ve Camus gibi insanları anlamak zorunda)'1Z. Çünkü Kaufman'nın söylediği gibi biz eğer 19.yy insanım anlamak istiyorsak Nietzı:he'yi okumak zorunda olduğumuz ğibi, aynı şekilde çağımızı ve çağımız insanım anlamak istiyorsak, Sartre ve Albert Camus'u yakından tanımalıyız. Yine bu insanlar söylemek gerekir ki çağının insanlarıdır ve biz bunları çağlarından ayrı düşünemeyiz. Çünkü bu insanlar ne geleceği ne de geçmişte kalmış bir yüzyılı değil kendi yüzyıliarım yazmışlardır.
Çağımız Avrupa' sındaki insanın karşı karşıya kaldığı veya itham edildiği ''Daire insan", "Makine insan", "Tek Boyutlu İnsan" (Herbert Marcuse) , "Yarımİnsan" tanımlarının kaynağına inip, gerçekten bugünkü insanın dramımn bir muhasebesini yapmak zorundayız. Muhasebesini yapıp anlamalıyız ,çünkü bu gün yaşadıklarumzın hemen hemen altında "anlama" sorunu vardır. Veya anladığımız(ki bu anladığımız
53
anlaşılmaya çalışılan şeyin kendisi olmamakta , bizim metinden veya kişiden anladığımız , daha çok kişinin veya metnin asıl kendilerinin yerine geçmekte, bu yüzdende yargıladığımız şeyasıl kendisi ohnaktan çıkmaktadır) haliyle kişiyi veya izimi toptan reddetme yada tam tersine tamamen ona teslim olma mantığı vardır ki buda bizi hayatın pekte sağlıklı olmayan orijinlerine firlatmaktadır .İşte bugün 20. yy insanının kendine yabancılaşmadan kurtulmasının İp uçlarının yakalanabilmesi için de geniş atılımların yapılması, bunun içinde bir "iı:imi" veya kişiyi değerlendirirken toptan kabul veya reddetme mantığının dışına çıkılıp,.önyargıların tamamen ortadan kaldırılmasının imkansız olduğu hayatımızda, sağlam olmayan önyargılarımızı kırmaya çalışmalı ,bizi hayata karşı koruyacak olan bu zayıf önyargılarımızın değil bilinçli ön kabu1lerimizin olacağı unutulmamalı ve bu yönde okuma ve araştırma faaliyetlerini artırmalıyız. Zaten bu doğru gidiş ve zenginlik bizi vaat edı.ien yere mutlaka götürecektir. İşte bu yüzdendir ki bilmeden görmeden öğrenmeden ve de dahası doğru anlamadan kesin yargı ve ifadelerden, hem belki de kendi çıkarlarımız için şiddetle kaçınmalıyız.
İnsanın psiko-felsefik ve sosyolojik son halkası diyebileceğimiz 20. yy gibi bir zaman diliminde, insanın varoluşsal sorununa dair fikirleri olan bir edebiyatçı-yazar-filozof Albert Camus, Descartes'in o ünlü sözü yerine insanın varoluşunu ''Başkaldırıyorum o halde varım" la sloganlaştırmıştır ..
İnsanın anlama ve tanımlama faaliyetinin sadece Albert Camus ve diğer filozoflarla sınırlı olmadığını, bunun her çağ ve toplumda, filozof: din adamı, ilahi dinler tar~fin.-j
|