YARIM İNSAN!
Hiç şüphesiz hepimizin bildiği gibi bugün kü modern insan, daha önceki yüzyıllardan çokta farklı diyemeyeceğimiz bir takım sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Daha önceki yüzyıllardan nitelik olarak farklı değil. Özde aynı sorun ama adı değişmiştir. Günümüzde bu sorunların en önemlileri alinasyon(insanın kendine tarihine toplumuna ve dinine yabancılaşması),her gün yaptığı şeyin aynısını yapma,(dire insan),her zaman sadece maddi tarafını doyurup manevi tarafını unutma(yarım insan),kendini makinenin yerine koyup duygusuz bir şekilde yalnızlığa sürüklenme bunlardan en önemli olanlarıdır.
Bizim düşüncemiz şudur ki. Yapılan her ne olursa olsun bir insanın elinde fener yoksa varacağı yer karanlığın götürdüğü yer olacaktır. Bu yüzden insanlığın elinde bir feneri olmaz ise doğrunun karanlıkta tutulmuş yanlış algılanışıyla karşı karşıya kalacaktır. Bu fenerin ne olduğunu söylemeden önce insanın neden fenere ihtiyaç duyduğuna batının düşünce tarihine kısaca göz atalım. Çünkü bu sorunların kaynağı batıdır
Bu günkü batının üç saç ayağı vardır.Hukukunu aldığı roma, dinini aldığı Kudüs,düşünce birikimini aldığı Atina dır.Bunlara bakacağız çünkü insanı yarım anlamanın kökeni buralardan kaynaklanmaktadır.Çünkü Hıristiyanlık Hz. İsa’nın getirdiği bütüncül(maddi,manevi) insanın sadece bir yüzünü okumuştur.Okuduğu yüzün de adı Ruhban sınıfı olmuştur. Halbu ki Hz.İsa onlara dünyaya aşırı meylelettiklerindenden dolayı öbür dünyaya hatırlatıp bir itidal çağrısı yapmıştı.Ama onlar bu seferde bu dünyanın gerçeklerini unutup tamamen ruhani bir hayat yaşamayı tercih etmişlerdir.Bütün ortaçağ böyle gitmiştir.ta ki aydınlanmaya gelinceye kadar.Yani 16. yy la gelince insanların tabiatında olan aklı kullanma insana sevgi kendi kendini yönetebilme becerisini,bilimi, yeniden hatırlamışlardır.Bunların öncüleri Thomas More Bruno Kepler ve Galileo dur.Bunlardan Bruno Hristiyanlığın insanı körelten skolastik düşüncesine karşı çıktığı için İtalyada yakılarak,Thomas more ingilterede idam edilerek,ve diğerleride hayatlarını hapishanelerde geçirmişitir.Batı burada bir yitğini bulmuştur.O da aklını.batıda insanın yerine kilise düşünür kilise karar verirdi.Bundan sonraki serüveni batının çok daha önemlidir.Her zaman ki yaptığı hataya yine düşmüştür.Aklı bu seferde çok önemsemiş her şeyi çözebilceğine inanamış o kadar ileri gitmiştir kilisenin yerine aklı kutsayarak onu dokunulmaz ilann etmiştir.Daha sonra akla reddiyeler aklı yoksayma eğilimleri hız kazanmış bu seferde her şeye bir hiç gözüyle bakmışlardır.Tarihe topluma kiliseye insana bir hiç değerini biçmişlerdir.Bundan sonraki dönemde dünyaya o kadar değer vermişlerdir ki yeryüzünde bir cennet kurma hayaliyle Bolşevik ihtilalini gerçekleştirmişler.yeryüzü cennete dönmemiş maalesef Stalinin yaptığı kırkmilyon insan kıyımıyla cehenneme dönüşmüştür.Gördüğümüz gibi insan ne sadece dinin ruhani boyutunu yaşamakla,nede maddi boyutunu yaşamakla,ne dinini redderek, geldiği nokta olan aklını kutsallaştırmayla,nede aklını bir kenara koyup her şeye bir hiç gözüyle bakmayla hep yarım hep monoton hep kendine yabancı hep tek düze hep dairesel yaşayan,makine olmaktan,yarım olmaktan kurtulamamaktadır.
Batının hukuku son derece seküler yani öbür büyük parçasından çok uzaktadır.Aynı şekilde beslendiği Atina kaynaklı düşünceler de yine son derece yarımdır. Çünkü sonderce dünyevi son derece çok tanrılır. Batı bu yüzden hristiyablıkta üçlemeyi çok çabuk benimsemiştir.
İnsanın monotonluğuna yarımlığına dairesel ve makine gibi yaşantısına bizim bildiğimiz ama çoktan unuttuğumuz bir şey var.Bir dost bir fener var.Gazali ne diyor akıl göz ise kalp onun ışıdır. Aklı olanlara saygımız var . Kalbi olupta çalışanlara kalbiyle aklını çalıştıranlara akıl yol gösterecektir. Yolun sonunda o vardır.O büyük dost bütün dostlukların sebebi kaynağı amacı o vardır.Bütün sevgiler ona ulaşmak için severler birbirlerini.Onun sevgisinin onun dostluğunun bir provasını yaparlar.
Görüldüğü batı insanı hristiyanlık nezdinde dine, tarihe ,topluma, kendi biyolojisine bile savaş açıp tam bunların ortasına kendini yerleştirmişidir. Bunların hepsine karşı çıkan batı kendi bencilliğini yerleştirmişidir.Batının artık kendine gücü yetmememektedir.Çünkü kendi bencil isteklşerinden kendi kendine vazgeçen görülmemiştir.Bosnaya karşı batı bencildi, filistine karşı hala öyle.Ama ıraka karşıda bencilce girdi.Batının bu bencilce gidişine dur demek bize düşüyor.(Kendi nefsini ilah edineni gördün mü)
Yol O’nun varlık O’nun gerisi angarya, Yüzüstü çok süründün aya kal Sakarya derken bu Sakarya Türk milleti ayağa kaldıracak olanda o kadim dosttur.!beni unutana bende kendini unutturum’En büyük dostumuz olan Allah bize böyle diyor beni unutmayın eğer unutursanız bende size kendinizi unuturum.Nası yarım makine daire insan yaparak. ‘Bu dünya bir oyun ve eğlence metandan başka bir şey değilidir’(Ankebut 69)